DÜNYANIN ATARDAMARI - Çanakkale Koyları
“El değmemiş!” Bu söz, Çanakkale’nin iç içe, art arda yüzlerce koyu için haklı olarak söyleniyor. Öyle ki büyük metropollerin dibinde olmasına karşın bu kıyılar Akdeniz fokunun ve Caretta caretta gibi hassas canlıların yuvası. Anadolu’nun kuzeybatısında dünyanın en eski ve işlek boğazıdır Çanakkale. Denizlerin dışa açılan kapısıdır. Marmara’yla Ege’yi bağlar; Trakya’yla Anadolu’yu ayırır. Ne var ki bir yandan santrallar, bir yandan yoğun atık ve zehir üreten sanayi kuruluşları şimdi bu kıyılara hücum ediyor. YAZI: TEVFİK TAŞ / FOTOĞRAFLAR: TOLGA İLDUN
Çanakkale Boğazı’nın uç dönemecindeki Assos Koyu’nu tepeden gören akropolde, yani yüksek kentte Tanrıça Athena için yapılan tapınağın sütunlarının altından bakarken bize uçsuz görünen bu denizlerin birbiriyle bağını izliyorum. Köşeyi dönünce Edremit Körfezi, ki bizim “koy” dediğimiz oluşumların eski Yunancadan beri karşılığı “körfez”dir. Boğaza doğru dönünce yönünü, bir koylar evrenine giriyor insan.
Osmanlı’nın ilk yıllarında duvarları, buradaki antikçağların malzemesiyle yapılmış, kapı söveleri Ezine’den bir kiliseden getirilmiş Murat Hüdavendigâr Camii’nin serinliğinde uçurumdan aşağıya bakıyorum. Yeryüzü felsefesinin mihenk taşı Aristoteles de buralarda dolaşmış, Hıristiyanlığın ilk örgütleyicilerinden Tarsuslu Aziz Paulus da.
Bir yandan göz eriminde Edremit Körfezi, diğer yol sizi Babakale Koyu’na, o antik liman yerleşimine çağırır ve buraların anlaşılmasına emek verenler der ki, “eski çağlarda bölgenin adı Troas’tır.”
Babakale’ye doğru yola çıkarken aklım alıp veriyor; buraya başlangıç mı demeliyim, yoksa boğazın son noktası mı? Bunu ne tarih, ne de coğrafya bakımından bilebilirim.
Şimdi, aslında hangi noktadan hareket edersek edelim bir koylar dünyasının içine gireriz. Bu sadece bugün “plaj” dediğimiz kesitlerle sınırlı değildir. Elbette plajların neredeyse yüzde doksan dokuzu bir koydur, ya da bir koyun içindedir, ama onların yanında yöresinde, dışarıdan gelenin adını sanını hayli zaman harcayarak öğrenebileceği yüzlerce koy vardır. Koyun tanımlarından biri de denizlerin, karaların içine doğru yaptığı görece sığ girinti değil midir?